Arguvan Türkülerinin Ulu Çınarı Hacı Engüzelin Ardından Hüseyin Şahin Yazdı...

 “Arguvan Havası” dendiği zaman ilk akla gelen kişi olan Hacı Engüzel, yerel söyleyişi bozmadan, sanat kaygısı taşımadan, özgün bir biçimde okuduğu türkülerle iki kaset yapmıştır. Bu kasetlerin sazlarını başkaları çalmıştır. Günümüzde Arguvan ezgilerini söyleyenlerin tamamı Hacı’nın okuduğu türkülerden yararlanma yoluna gitmişlerdir.Nedense onu kaynak kişi olarak belirtmemişler, üstelik türkülerin sözlerini ve ezgi yapılarını da değiştirmişler; hatta kendilerine mal edenler de olmuştur. Arguvan türkülerinin kaynak kişilerinden olan, ulu çınar Hacı Engüzel (Davulcu Hacı) 1 Eylül 2020 günü Hakka yürüdü. Söyleşi Arguvan Yolu Dergisi için 6 Eylül 2009 tarihinde Arguvan-Halpuz’da oturduğu kendi evinde gerçekleştirilmiştir. (Arguvan Yolu Dergisi, Sayı:2, 2009, Ankara).Ulu çınarı saygıyla anıyoruz.
  

 

ARGUVAN TÜRKÜLERİNİN KAYNAĞINDA BİR ULU ÇINAR: HACI ENGÜZEL

 Hüseyin ŞAHİN
Antropolog M.A./Etnoarkeolog

Sabahın erken saatlerinde 6 Eylül 2009 Pazar günü Malatya’dan Arguvan’a doğru yola çıkıyoruz. Arguvan yolları dolanı dolanı… Bir Arguvan türküsünde “Arguvan’ın yolu tozdur dumandır/Bizi böyle eden ahdır amandır”denildiği aklıma geliyor hemen… Tohma Köprüsü, Kuruçay’ı geçiyoruz; “Kuruçaydan öte yana/ Yolum düştü Arguvan’a/Arguvan’da bir güzel var/ Yollarına ölem ölem”
 
 
Evet, menzile yaklaşıyoruz. Morhamam-Arguvan yol ayrımına vardığımızda hemen sola dönüyoruz. Levhada  “Arguvan 14 km.” yazıyor. Eski Arguvan’dan yukarı düzlükteki, heyelan sonrası inşaa edilen Arguvan’a vardık bile… Arguvan’ın dışarıya verdiği göçle nüfusu oldukça azalmış. O küçücük çarşısında bir iki dükkân açılmış bile. Canımız çay çekiyor, sormaya bile gerek kalmıyor, hemen buluveriyoruz çay ocağını… Sıcak ikişer bardak çayın ardından tekrar yola koyuluyoruz; hedef Arguvan türkülerinin çoğunu bağrından-toprağından çıkarmış Halpuz (Dolaylı) Mahallesi…
 
            Halpuz’un altında harman yeri var
            Sıktırmış kemere ince beli var
            Sordum soruşturdum kimin yârisin
            Şekerden gaymaktan datlı dili var.
 
Halpuz önceleri köy statüsünde iken, şimdi Arguvan’ın “Dolaylı” adıyla mahallesi olmuş durumda. Kuruçay’dan beri yeşillikten pek nasibini almamış yazı-yaban, burada aniden ağaçların yeşillik denizini bize hediye ediyor sanki. “Hey güzel Halpuz, nerede Hacı Dayı’nın evi” diye birilerini bulup sormaya hazırlanıyorduk ki,  Halpuz’dan Niyazi imdadımıza yetişiyor, Arguvan’a ekmek almaya gidiyormuş Niyazi. Hacı dayı’nın evi köyün hemen girişinde, düz damlı kerpiç bir ev. Damın üzerinde elindeki mala ile toprak ve samanla yaptığı çamurla süyük (Saçak)’leri onarırken buluyoruz O’nu. Arguvan türkülerinde bile yer almaz mı süyük… Genç sevdiğini damın üzerine çıkmış epey bir süre beklemiş. Gelmez olmuş, geçmez olmuş oralardan sevdalandığı güzel. Kış günü, hava ayaz mı ayaz, ta ciğerlerine işlemiş soğuk… Yakıyor bir türkü süvüğün ucunda beklerken sevdiğini:
 
Süyüğün ucunda bekledim durdum
Üşümedim amma belamı buldum
 
Hacı dayı, bizi hemen fark ediyor ve “Hoş geldiniz” diyor. Bir beş dakikalık işi kalmış, kattığı çamurda tükenmek üzere, hemen yardımlaşarak bitiriveriyoruz o günlük kışa hazırlık onarımını… Zaten bir ay sonra İstanbul’a çocuklarının yanına gidecekmiş, bu tamirat şart yani. Çünkü kışın buralarda olamayacakmış…
 

Hacı Dayı Arguvan türkülerini yaşatan-gelecek kuşaklara özüyle aktarma görevini devam ettiren bir kaynak, bir ulu çınar Davulcu Hacı… Eve buyur ediyor bizi; evi iki oda bir hayat dediğimiz girişten oluşuyor. Bize hemen ceviz içi getiriyor, sonra karşıdaki odaya giriyor. Karşımıza iş elbiselerini çıkartmış, günlük elbiselerini giymiş olarak çıkıyor. Yanına gelme nedenimizi anlatıyoruz; Arguvan türkülerinin özünü bozmadan bizlere-bu günlere taşıdığı için kendisine teşekkürlerimizi iletiyor ve söyleşimize başlıyoruz.
 
AY: Hacı Dayı bize kendinizden biraz söz eder misiniz?
 
HE: Doğumum 1932.Esas geldiğimiz yer, çok olmuş dedelerimizin geldiği yer Engizek.(Darende/Ağılbaşı).Bize Engizeklioğlu derler, soyadımızı “Engüzel” koymuşlar. Oraya gidip gelmediğimiz için akrabalarımızı-soyumuzu çok tanımıyoruz. Orada anlaşmazlıklardan dolayı Mişedi’ye(Yamaç Köyü), sonra İsa Köyüne bağlı Karakaya’ya, sonra da Halpuz’a gelmişler. Ben Halpuz’da doğmuşum, anam buralı. Anam Hacı’nın gelini, Hakkıgillerden Haydar’ın da kızı… Biz beş kardeşiz; dört erkek, bir de kız. Şimdi ben, İbrahim ve Haydar hayatta. İbrahim burada, Haydar’da İstanbul’da oturuyor. Benim de iki oğlum bir kızım var.
 
 AY: Kaç yaşlarında evlendiniz?
 
H.E: Siftah evlendiğimde 16 yaşındaydım.14 yaşında bir kız kaçırdım Halpuz’dan.Burası nahiye idi, babası bizi Karakol’a şikayet etti, orada kızı elimden alarak  babasına verdiler.Kız bir Hakim’in çocuğuna bakmış, bana dedi ki “Sen hiç korkma Hakim’in yanına gideriz, bizi evlendirir”.Ondan sonra gine kaçırdım, Malatya’da Çavuşoğlu’nda Hakim’in yanına vardık.  Hakim, “Elif kızım hayrola?”, “Evlenecem, benim üvey anam var, dirlik etmiyi” dedi. Ondan sonra iki tane şahit bulduk, o şahitleri dinletti, yaşlarımızı büyüttü, bizi yıldırım nikâhıyla evlendirdi. Evliliğimiz bir sene devam etti, çocuğumuz olmadı. Huya düşüyordu (Bayılma), ailesine teslim ettim. O da başkasıyla evlendi, sonra da öldü.
 
AY: Sonraki evliliğiniz?
 
HE: Onu da 16 yaşındaydı aldım. Askerden sonra evlendim. Eymir Köyünde “Birkucak Hüseyin” derlerdi, onun kızıydı. Davullu zurnalı bir düğünle evlendik. Ondan iki oğlan bir kızım oldu. Kırk sene evliliğim sürdü, üç sene önce bu eşimi kaybettim.
 
AY: Üç senedir hayatını nasıl devam ettiriyorsun?
 
HE: Güzün İstanbul’a gidiyorum. Burada da gelinim gelip yardımcı oluyor, bazen de ben kendim işlerimi yapıyorum. Kaymağım, sütüm, yoğurdum bolca geliyor.
 
AY: Gelelim türkülere… Arguvan-Halpuz türkülerine sevdalanmanız ne zaman, nasıl başladı bir de bu sevdanızı anlatır mısın?
 
HE: 13 yaşında davar güderken, kuzu güderken söylerdim. Türküleri anam iyi söylerdi, çoğunu ondan öğrendim. Anamdan öğrendiğim mesela ölü havasında söylüyordu:
 
Meyveler içinde yemem alıcı
            Ben gorkuyum bu dert benim alıcı
            Keskin olur gözelerin gılıcı
            Gırdı ganadımı büktü belimi
 
AY: Ağıtlar mı söylüyordu?
 
HE: He… Cenazelerde de söylerdi. Fadime’ydi adı. Hacı’nın geliniydi. Haydar’ın kızı. Emmisi kızıydı babamın.
 
AY: Çocukken davar-menç(koyun-kuzu sürüsü) yayarken de türküler söylediğini anlattın. O zaman bir çalgı çalıyor muydun? Davul gibi…
 
HE: Yok. Çalmıyordum. Ondan sonra da 23-24 yaşlarında davul çalmayı öğrendim. Ustam İskidöğ, onunla gittik bir zaman yani Hüseyin… Ondan sonra Ellez(Zurnacı Ellez-İlyas)’inen gittik düğünlere. Mişedili Ellez’nen.O da öldü.Çok iyi zurna çalardı.İsgidöğ, Ellez sonra Türkmen  vardı.Onlar öldü.Sonra da  Germişi’de(Ermişli) Hasan Hüseyin vardı, o da öldü.Şimdi bir ben kaldım, ben de sıramı bekliyorum.
 
AY: Davul çalarken o zurnanın melodisi kulağına nasıl geliyor, bu seni nasıl etkiliyor o anda?
 
HE: Ooooo… O zaman çok işlahıma (iştahıma) geliyor. Daha bir heyecanla davulu çalıyorum.
O anda halayın içerisine de girdiğim oluyor, davulu mesela Hüseyin’e veriyorum, üç tane oluyoruz bazen. Her türlü halayı da çok güzel oynarım.
 
AY: Bu Arguvan’da oynanan halaylardan örnek verebilir misiniz bize?
 
HE: Elazığ dik oynuyorum, Gaççike, Avaraş, Nazikke… Topal oyunu kadınlar oynar mesela. Arguvan’ın Düz halay; kadın erkek beraber oynanır.
 
Hacı Dayı, halayları sayarken birden heyecanlandı. Yüzünde bir gülümseme vardı. Sanki bir düğünde halayın başında gibiydi… “Oyunun havası şöyle” diyerek ezgisiyle okumaya başlamıştı bile:
 
Yüce dağ başında kervan yol eyler oy kervan yol eyler
Soğuk su üstüne ördek göl eyler oyyy oooy
Üç güzel oturmuş bana el eyler oy bana el eyler
Hayırsızla yad eylerim gönlümü  oyyy oyy..
 
“Nefesim fazla yetmiyor yaşlandık artık” diyor ve biraz dinleniyor. Tekrar soruyoruz. Söyleşimiz devam ediyor.
 
AY: Kaç yıl davul çaldınız düğünlerde?
 
HE: 25 sene davul çaldım. İhtiyar olduk artık, ayak başı duramıyorum, tokmak vururken kollarım tutmuyor… Bıraktık böylece…
 
AY: Şimdi şuraya gelmek istiyorum; dediniz ki daha çocuk yaşlarda Arguvan-Halpuz ağzı söylemeye başladım. Türkü söylemeye anamdan etkilenerek başladım dediniz. Başka böyle köyde söyleyenler var mıydı?
 
HE: Hee…Halpuz deyince, türkülerin yurdu.Herkes söyler.Şimdi yoruldum söyleyemiyorum.Bir saz çalan olsa yine de söylerdim.
 

AY: Eskilerden kalan, sizin bildiğiniz kimsenin söylemediği unutulmuş türküler de var mı?
 
HE: Vardır tabii. Bu çok zamanın türküsü... Bunu çok önceden bilirim mesela.
 
            Yücedağ başının bir yanı yoldur
            Bir ince ses geliy bilirim yardır
            Yarın yanakları gırmızı güldür
            Sanki kan damlamış karın üstüne
 
AY: Senin yaktığın türküler var sanıyorum… Ya da eskilerden öğrendiklerin türkülerden…
 
HE:  Evet… Ben söyledim. 
 
            Aşağıdan gelir yar güle güle
            Mendili elinde ter sile sile
            İlayık mı ben ağlayam yar güle
            Ben ağlarken gülen yarı neylerim.
 
            Şöyle bir yar sevki saa (sana) yar ola
            Senin gibi kaşı gözü kar’(a) ola
            Ağlarsan ağlaya gülersen güle
            Ben ağlarken gülen yarı neylerim.
 
Hacı Dayı, türküyü okuduktan sonra, bize  soruyor hemen; “Güzel türkü değil mi..Devam edem bir başka türkü daha diyem mi size”  diyerek Arguvan havalarından örnekler vermeye devam ediyor:
 
            Dereye aşağı zeytin ağaçlar
            Uyanmış erkenden ötüyü kuşlar
            Azrail can yerine can alsa
            İnsan sevdiğine bir can bağışlar
            …
                  
            Göksünü geçirip garşımda durma
            Ayrılık okunu sineme vurma
            Dolanıp çevrinip benim olursan
            Ayrılık ataşına dağlanam  durna
                       
AY:  Türkü söylediğiniz bilindikçe, duyuldukça muhabbetlere, düğünlere de çağrılıyor muydunuz?
 
HE: Heee… Tabii. Köye bir misafir geldi mi hemen beni de çağırırlardı: “Hacı Engüzel gel misafirimiz var” diye. Düğünlere davet için “saçı” da gönderirlerdi…
 
            Âşık olan erken kalkar yataktan         
            Bir gülüdüm kopardılar yarpaktan
            Ala gözlüm bir öpüş ver yanaktan
            Aramızda ayrılık var ölüm var.
 
AY: Bu kime ait, Halpuz yöresinin mi?
 
HE: Bu da benim hee. Sevdiğime söylemiştim.
 
            Her sabah her sabah çıkıp baktığım
            Aşk ataşı bu sinemi yaktığım
            Benim böyle saa(sana) serin baktığım
            Bir Allahtan korkmaz kulun suçundan
 
Hacı Engüzel ile söyleşimiz sürüyor… Bazen hüzünleniyor, bazen de gülüyoruz.Hacı Dayı, çok nüktedan biri… Bu arada O’nu çok fazla da yormak istemiyoruz aslında. Biraz dinlenme molası verirken, bize evinin hemen önündeki bağdan üzüm ikram etmek istiyor. “Biraz sonra” diyerek, teşekkür ediyoruz. Evet, biraz dinlenmenin ardından yine başlıyoruz söyleşiye…
 
AY: Şimdi Hacı Dayı düğünlere, muhabbet toplantılarına çağrıldınız, festivallere çağrıldınız… Size plaketler verildi, Arguvan Türküleri kitabının kapağında resminize yer verildi… Sizi Arguvan kültürüyle, türküleriyle ilgilenenler yalnız bırakmadı bildiğim kadarıyla. Bu türküleri gelecek kuşaklara aktarmak adına kaset çalışmaları da yaptınız mı?
 
HE: Yapıldı he… Unuttum kaç yıl oldu. Çok önceleriydi. Fethiyeliler vardı Akbabalar Müzik grubu, onlara çok söylediydim. Onlar o bandı doldurdulardı.
 
AY: Aslında şunu sormuştum; siz çok önce Malatya’da Umut Bant’a bir kaset yapmışsınız.
 
HE: Hee. O zaman ben Kırk yaşındaydım. 1972 yılları felan işte. Bu kaset hala çok satıyormuş. Ama bana hiçbir faydası olmadı. Ben söyledim parayı başkaları kazandı.
 
AY: O kaseti yaptığınızda hiçbir ücret vermediler mi yani?
 
HE: Beni arabaya bindirdiler, Arguvan’a gidek dediler… Biraz da içmişim. Bir gözümü açtım Malatya’da Çavuşoğlu’ndayım. Çavuşoğlu Mahallesinde bir evde doldurduk kaseti. Umut plaktı adı her halde…
 
AY: Sonra niye bir kaset daha yapmak istemediniz, nedeni neydi bunun?
 
HE: Kızdım tabii. Birini de aldı Almanya’ya götürdüler. Meydana vermediler.
 
AY: Biz rahmetli Şemsi Belli ile olan dostluğunuzu ve onun sizinle ilgili düşünceleri olduğunu da duyduk. Bu nasıl oldu?
 
HE: Ankara’da asker idim. Rahmetli Gızıluşaklı Şair (Yenisu Köyü) Şemsi Belli geldi beni bölükten aldı; Binbaşı’ya “Hacı Engüzel’i bana bir günlüğüne müsaade eder misiniz işimiz var”dedi. İzin aldı. Beni aldı götürdü, evine TRT’den adamlar da geldi. Çaldık çağırdık, türküler söyledim, beğendiler yani. “Çok şahane sesi var” dediler. Yirmi yaşımda, ben burada (Halpuz’da) söylüyüm, İsa Köyünde dinle… Bana dedi ki Şemsi Belli,  “Hacı bak, teskereyi aldığın gün dorgu (doğru) benim yanıma gelecen… Köye gitmek yok” dedi. “Ben seni TRT’ye alacam” dedi. Ben teskereyi alınca çektim memlekete döndüm… Olmadı duramam dedimdi oralarda. Bu mart ayında Ankara’da oğluyla karşılaştım, orada da konuştuk.
 
AY: Burada(Arguvan)’da Türkü Festivali yapılıyor.(2009 yılında 7.cisi yapıldı).Bir de Arguvan Türküleri ile ilgili kitap yayınlandı. Arguvan türkülerini kuşaklara-geleceğe taşıyan bir kaynak kişi olarak sizden bahsedildi. Size emeklerinizden dolayı ödüller verildi mi acaba? Arguvan Kültür Vakfı sizinle ilgilendi mi bu anlamda..
 
HE: Hee. Bana plaket verdiler. Benimle çok ilgilendiler, sahnede türküler söyledim. Yine beni birinci seçtiler. İstanbul’a gittim, Ankara’ya davet ettiler. Hepsi de çok değer verdiler bana... Ankara Arguvanlılar Derneği de çok ilgilendi; vardık, oturduk, muhabbet ettik,  sonra konuşmalar yapıldı. Beni çağırdılar… Ortalık alkış hep… “Hacı Engüzel çıktı” diye alkışlıyorlar. Birkaç tane türkü söyledim. İlkin şu Arguvan türküsünü söyledim orada:
 
Hacı Engüzel burada duygulandı birden. Ankara’da kendisine çok ilgi göstermişler. Nasıl duygulanmasın ki, zaten Arguvan türküleri hep duygu yüklü değil mi… Orada ilk okuduğu türküyü ezgisiyle okumaya başladı hemen:
 
            Yaz ayı da güz ayına bağlıdır (aman aman)
            Ahhh adam..
            Benim yarım gırmızılı allıdır oyyy oyyy
            Vefasız oooy oyyyy
            Yaralar oyyy oyyy
            Dünyanın dolusu hep güzel olsa oyyy oyyy
            De zalım de…
            Ahhh… Benim göğnüm bir esmere bağlıdır (aman aman)
            Gevur gızı aman aman… Yar aman oyyyy…
 
AY: Sizi takip eden, sizden türküler öğrenen, “çıraklarım” diyebileceğiniz kimler var mesela? Sizden etkilenenler… Halpuz’da, Arguvan’da… Malatya’da.
 
HE: Halpuz’da Murat var, Murat Ulukaya. Çok güzel çalıp-çağırıyor. Onun Emmisi oğlu Asgar var… Başka daha bilemiyorum… Onun da (Murat Ulukaya) kaseti çok satılıyor.
 
AY: Biz çocukken söylerdi; Halpuz’da bir Abbas Ekici vardı, hatırlayabildiklerim arasında. Daha çok var ya…
 
HE: Abbas Ekici çok engin söylerdi. Enişemiz o. Halpuz aslında engin söyler. Türkülerin özü Halpuz’dan… “Gençliğimde acı günler çok gördüm/Bırak beni yaşayayım bir zaman” onu çook güzel söyler Abbas. Tamamını hatırımda tutamadım.
AY: Şunu sormak istiyorum bir de; “Kirvem n’olur n’olur” diye bir türkü okunuyor kasetlerde. Bu türkünün aslı böyle mi, yoksa “Sunam n’olur n’olur” diye mi, bunu anlatır mısın bize?
Bu şekilde türkülerin okunması onu çok üzüyormuş. “Aslına bağlı kalmak lazım” diyor ve
“Aslı öyle değil. Ben söylediydim önce. Bir ‘Kirvem kirvem’ eklediler sonra”, hemen ezgisiyle okuyor türküyü:
 
            Daramış saçını dökmüş kulunca
            Ben bir hoş olurum yarı görünce ooy ooy
            Sunam n’olur n’olur oyy ooy 
Yarım n’olur n’olur oyy oyy
 
.
AY: Sizin bir türkünüz vardı, ta çocukken dinlerdik: “Öğlen ile ikindinin arası” diye başlıyordu…
 
HE: “ Öğlen ile ikindinin arası/Yaktı beni gaşlarının garası…” hee…
 
            Garadır gaşların kirpiğin sıktır
            Aradım cihanı menendir yoktur
            Gezdiğin yerlerin güzeli çoktur
            Görüp güzelleri unutma beni
 
Çoğu bu türküleri benden öğrendi. Söylediler hepsi…
 
AY: Halpuz Köyü dışında sizden etkilenenler var mı?
 
HE: Var tabii. Bunu kitapta da bulamamışlar:
 
            Mestane ey deli gönlüm mestane
            Ben de düştüm el diline destana         
            Bir gönlüm de der ki Arabistan’a
            Masıra çölünde meydanımız var
                                    …
            Arar gönlüm akranını bulursun
            Almadan huyumu eşmer olursun
            Gönlüm demedim mi pişman olursun
            Ahırı sözüme geldin mi gönül
 
Bu çok… çook asırların bir türküsüdür. 
 
AY: Sanki Karacaoğlan’ı akla getiriyor…
 
HE:  Yook.Karacaoğla’nın değil bu.Çok bir eski türkü.
 
AY: Karacaoğlan’dan da söylediğiniz var mı?
 
Hacı Dayı’nın ezberinde şiir çok… “Var tabii.”  diyor ve ‘Bana kara diyen dilber/Kaşların kara değil mi’ diye devam eden şiirin tümünü hemen okuyor bize.
 
AY: Cemlerde, görgülerde zakirin (*) yanına oturup da deyişler, duazlar da okudun mu?
 
HE: Yok o zamanlar. Deyişlerden de bilirim ama ben hep Arguvan havası okurum.
 
Hacı Dayı hemen Derviş Muhammed’e ait olduğunu belirttiği bir deyişin sözlerini hatırladığı kadarıyla okuyor bize:
 
            “Ya Ali dedim de kalktım dergâha
            Yüzüm tabanığa sürmeye geldim”
                       
AY: Söyleşimizin sonlarına gelirken, sizi daha fazla yormak istemiyoruz aslında… Bir de şunu öğrenebilirsek;  Arguvan-Halpuz türkülerini okumalarını çok beğendiğiniz kimler var sayabilecekleriniz?
 
HE: Murat var, Asgar var, Sultan var çok iyi söylerler. Daha var da aklıma şimdi gelen bunlar.
 
AY: “Yaşlandıktan sonra davul çalmayı bıraktım” dediniz bize. Ya müziği, Arguvan türkülerini okumayı ne zaman bırakacaksınız? Çocuklarınız sesinizi kaydettiler mi hiç? Bunu da öğrenmek istiyorum? Yani önemli olan arkada bir şeyler bırakmak değil mi?
 
HE: Müziği hiç bırakmadım. İmkânı yok ölene kadar söyleyecem. Şimdi kuvvet gitti çok söyleyemiyorum. Torunum kaydetti sesimi. Kaset yapıldı önceden. Araştırmacılar geliyor.
 
AY: Güzün İstanbul’a gidiyorsun, sonra tekrar Halpuz’dasın. Nasıl geçim sağlıyorsun burada bulunduğun zamanlar? Bir ekonomik-sosyal güvencen var mı ya?
HE: İstanbul’da Değerköy’lü (Arguvan) çok. Buralardan tanıdık çok. Ama zaman geçmiyor. Buralar bir başka tabii. Bir güvencem yok,  yaşlılık maaşım var az bir şey. Köyde-İstanbul’da çocuklarım var, onlar yardımcı oluyor. Evin bütün işleri üzerime eşimin vefatından sonra tabii…
 
AY: Sizi çok yorduk. Bize evinizi-hanenizi, gönlünüzü-yüreğinizi açtınız… Sizi Arguvan türkülerini daha çok uzun seneler söylerken görmek en büyük dileğimiz. Haydi, kalın sağlıcakla. Bir şey daha söylemek ister misiniz?
 
Bize o güzel gönlünü açan Hacı Engüzel, “Sizi bir Arguvan türküsüyle uğurlamak istiyorum” diyerek, türküyü ezgisiyle okumaya başladı hemen:
 
            Ahhh amannn…
            Görünüyü Arguvan’ın eteği
                          Diloy diloy diloy da diloy
            Akşam maksi giyer sabah eteği
 Yolcum aman aman sucum aman aman
Ahhh amannn…
Beri gel beri de derdim ortağı
Diloy diloy diloy da diloy
            Ahhh… Yavaş yavaş yocu eyleyem ben seni
                         Yolcum aman aman sucum aman aman…
 
Evet, Arguvan türkülerinin yaşayan en değerli kaynaklarından birisi olan Hacı Dayı(Engüzel)’nın evinden ayrılmanın zamanı gelmişti. Bizi sıcak bir ilgiyle hanesinde-türkülerinde konuk eden Hacı Dayı’nın yanından ayrılırken, aklımız o yüreği türkülerle çarpan gönlü güzel insanda kalacaktı…
Teşekkürler Hacı Dayı…
Teşekkürler Arguvan türkülerinin sevdalısı…
 
(*) Zakir: Alevi-Bektaşi cem geleneğinde dedenin yanında deyiş-duvazimam çalıp söyleyen âşık.
 
KAYNAK: Hüseyin ŞAHİN, Arguvan Yolu Dergisi, Ekim 2009 Sayı:2 Ankara.
 
                                   

 

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56