GACER YAYLASI VE ÂŞIK BEKTAŞ

Süleyman ÖZEROL/Araştırmacı-Gazeteci
 
Hekimhan’ın Ballıkaya köyü topraklarında bulunan Ayranca Dağları üzerinde uzanan yaylalardan biri de Gacer yaylasıdır. Ayranca’nın doğu uzantıları Arguvan köylerine dayanmakta ve bu yaylalara bu köylerden de göçenler olmaktadır..
1959 yılında Arguvan’ın Eymir köyünden Âşık Bektaş (KAYMAZ) yalnızca bir düvesi ile yaylaya göçer. Yaylada şiddetli bir dolu yağar. Çardaklar, çadırlar ve yurtlarda bulunan insanlar ve hayvanlar perişan olur. Dolu yerlerde kar gibi tabakalaşır. Bu yağış sırasında Âşık Bektaş’ın düvesi kaybolur. Uzun süre ararlar, ancak bulamazlar. Aradan geçen birkaç günden sonra kurtlar tarafından yendiği anlaşılır.
 
Âşık bu, durur mu? Bu destanı yazar.
 
Sene bin dokuz yüz elli dokuzda
Gel bizi üşütme Gacer Yaylası
Gönül eğlenirdi irfanda sazda
Gel bizi üşütme Gacer Yaylası
 
Bir karış oldu var yattığı yerde
Çoluk çocuk bütün düşecek yerde
Bir düğem varıdı yedirdim kurda
Gel bizi üşütme Gacer Yaylası
 
Yüce koyaklarda keklikler öter
Ulu ardıçlarda koyunlar yatan
Eğilmiş ağaçlar ayağım örter
Gel bizi üşütme Gacer Yaylası
 
1971 yılında Ballıkaya’da babam Hasan Özerol’dan derleyerek yazdığım bu öykülü şiirin bu kadar kısa olacağını sanmıyorum. Yöremizin usta bir halk ozanı olan Âşık Bektaş’ın böyle bir olayı hemen üç dörtlük ile ve de mahlassız olarak yazdığını düşünmek hata olur.
1335 (1919) yılının on iki Nisanında Arguvan’ın Eymir köyünde doğan Âşık Bektaş Arzuman soyundan Molla İsmail’in torunu Ali’nin oğludur. Annesi hamile iken rüyasında “doğacak çocuğa benim adımı ver” diyen Hacı Bektaş Veli’yi görür. Doğduğunda da adını Bektaş koyarlar.
İlkokulun son yıllarında türküye, köylüsü Âşık Hüseyin gibi saz çalmaya heveslenir. Rüyasında Karacaoğlan’ı, Emrah ve Fuzuli’yi görür. Âşık Hüseyin’in genç yaşta ölmeden öce atını ona hediye etmesi üzerine saz alarak çalıp çağırmaya başlar.
İki kez evlenen Âşık Bektaş 1940 yılında Akçadağ Eğitmen Kursuna girer. Bitirdikten sonra 4 yıl eğitmenlik yapar ve parasının azlığı nedeniyle ayrılır. Yaşamı hemen hemen köyde geçer.
Şiirlerinde Alevilik tasavvufu ağır basmaktadır. Şiirleri birçok kişiye dağılmış, bir araya toplanarak kitap haline getirilememiştir. Başta varisleri olmak üzere konuya ilgi duyan kişilerin ve kurumların bu konuda çaba göstererek Âşık Bektaş’ın şiirlerinin okurlarına ulaştırılması dileğimdir. (*)


(*) Anadolu Şiir Dergisi, Mayıs 1999, Malatya

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56