KÜBA GEZİSİ

Küba Dostluk Derneği ve Makine Mühendisler Odası  İstanbul Şubesinin birlikte organize ettiği Küba gezisi 25 Nisan da başlayıp 5 Mayıs gecesi tamamlandı. Gezi boyunca bizleri bekleyen duygu fırtınalarını Atatürk Hava Limanında uçağa binerken hissetmeye başladım. İçim içime sığmıyor yüreğimin derinliklerinde hissettiğim bir heyecan giderek yükseliyordu. Saat 06 havalanan uçak 09.30 da Amsterdama indiğin de heyecan devam ediyordu. İki saat beklemeden sonra saat 11.30 Küba Başkenti Havana’ya uçmaya başladık. Havana Havaalanına indiğimizde Türkiye saatiyle saat 22.50 gösterirken Küba da saat 14.50 gösteriyordu. Türk rehberimiz Ogün Morkoç Küba’daki rehberimizin bizi beklediğini söyledi. Pasaport kontrolünden sonra bizleri bekleyen otobüsle Otel Plaza’ya giriş yaptık. Uçak sürekli batı yönüne gittiğinden gündüzümüz 7 saat uzamıştı. Türkiye ve Küba saat farkı işte bu 7 saatti.
Otele yerleştikten sonra lobide buluşup otelimize yakın olan Devrim Müzesini ziyaret ettik. Ekipteki heyecan uçak yorgunluğu çoktan unutmuş durumdaydı. Oldukça sade şekilde dizayn edilmiş müze gezdikten sonra Küba atmosferine uyum sağlamak kalıyordu geriye. Saat 19.00 otel yemekhanesinde buluşup Küba yemeklerini tadarak farklılıkları tanımaya başladık. Yemekleri sebze ağırlıklı hafif ve tuzsuz olması dikkatimizden kaçmadı.
İkinci gün Havana’nın tarihi yerlerini ziyaret ederek kültürel geziler yaptık. Havana Clup hakkında bilgi edindik. Alkollü bir içecek bizde rakı ne ise orada da Havana Clup o. Yıllara göre fiyatı artan bir içki. Yedi yıllık olanları tercih edilirken vitrinde gördüğüm bir şişenin fiyatı 1700 pezoydu.
Turistlerin ve halkın kullandığı para birimi farklı.Turistlerin kullandığı para Cuc (Kuk) halkın ise Cup (Pezo) dur. 1 Euro yaklaşık 1.25 Cuc karşılık geliyor. Fiyatlar küçük değişiklikler gösterse de birçok yerde hemen hemen aynı.
Başkent Havana her adımı tarih kokan bir kent. Belki imkanları dahilinde yeterince restorasyon görmese de orijinalini yıpranmış halde korumuş. Restorasyon gören binalar göze çarpsa da restorasyon bekleyen bir çok yapı sırasını bekler durumdaydı. Sadece binalar tarih kokmuyor. Arabalar içinde aynı şey geçerli. Her biri müzelik olan arabalar dikkatleri cezbetmeye yetiyor. Üç tekerlekli bisiklet taksiler şehrin ayrı bir dokusu. İki kişilik olan bisiklet taksiler sürücünün zevkine göre süslenmiş durumda.
Sadece yapıları tarih değil Küba’nın. Tarihi kişiler de var. Bunların başında Che Guevara geliyor. Che Guevara bir efsaneden öteye aynı zaman da bir marka. Küba savunmasında gösterdiği başarı dilden dile sürüp gidecek. Küba devrimine sayısız yararları olan Che kısa bir öyküsü şöyle. Bin kişilik zırhlı bir tren devrim karşıtı askerleri taşır. Che’nin aldığı bir istihbaratta trenin altının tahtalardan olduğunu öğrenir. Molotof kokteyli hazırlayarak trenin yolunu keserler. Neye uğradığını şaşıran askerlerin bir kısmı ölürken kalanlar teslim olur. Bu saldırı devrim karşıtlarının kırılma noktası oluşturur. Son umutları boşa çıkan devrim karşıtları, ülkeyi terk etmekte bulurlar çareyi. Küba’da devrim içinse yeni bir sürecin başlangıç olur.
Che Guevara anıt mezarını ve özel eşyalarının olduğu müzeyi gezerken bu savaşçı ruhun gücünü görebilirsiniz. Gerilla olduğu kadar aynı zamanda Maceracı bir ruh hali de göze çarpar. İnanmış bir halk savaşçısı. Halklar için savaşmak Che Guevara varlık nedenidir desek sanırım daha yerinde bir anlatım olur. Che gerçek anlamda devrimciler için bir sembol olmaya devam ediyor.
Che Guevara anıt mezarından sonra Tirinidet’e gitmek üzere yola koyuldu. Yol uzadıkça yorgunlukta kendini hissettirmeye başladı. Clup Amigo Oteline vardığımızda ki doğal manzara ve deniz bizleri canlandırdı. Otele yerleşmemizle denize girmemiz yarım saati bulmadı. Yüzerken en çok duyulan cümle “Çok güzel, harika iyi ki gelmişiz” Karayip’te yüzmek mutlak ki farklı bir duygu. Denizin insan ruhuna işlediği bir güzellik sizleri hipnotize ediyor, farkında olmuyorsunuz.
Ertesi gün bir çömlek sanatçısını ziyaretle başlayan gezimiz. Eski köle sahiplerinin kaldığı tarihi mekânlar gezildi. Afrika kültürünü yansıtan bir dans gösterisi ise izlenmeye değerdi. Gruptan katılanlarla birlikte dans daha güzel bir atmosfer oluşturdu ve kültürlerin kaynaşması açısından anlamlı bir gösteri oldu. Öğle yemeğinden sonra serbest zamanda alışverişler yapıldıktan sonra otele dönüldü. Grup yemekten sonra lobide buluştu. Devrimi Savunma Komitesi Mahalle Örgütü ziyaret edilecekti. Öylede oldu.
 Devrimi Savunma Komitesi (Inodos Vigilantes Kombativos)  Mahalle Örgütü bizleri ağırlamak için sokakta anlamlı bir hazırlık yapmıştı. Çeşitli yemek ve tatlıların yanı sıra bol miktarda içkiyle uzunca bir masa donatılmıştı. Küçük kızların defile gösterisinden sonra, iki erkeğin karı koca ilişkilerini anlatan skeçi dillerini anlamasak da bizleri kahkahaya boğdu. İnsanların yüzündeki paylaşımın getirdiği mutluluk tablosunu görmek hepimizi oldukça duygulandırdı. Çeşitli yiyeceklerle donatılmış masaya yoğun kalabalığa rağmen bir tek çocuğun yaklaşmaması herkesin dikkatini çekmişti. Fazla varlıklı olmasa da oturmuş bir kültür ve bilmediğimiz bir görgü kuralı sessizce işliyordu. Müzik ve dans Küba’nın olmasa olmazlarından. Müzik ve dansla devam eden buluşma Süleyman Solmaz’ın odanın rozetini takmasıyla devam etti. Birlikte yapılan danslardan sonra hatıra fotoğraf çekilerek otele döndük. Yüreğimizde yoldaşların coşkusu ve gözlerimizde çocukların gülüşü aydınlanırken, onlardan ayrılmanın getirdiği hüzün yüreğimizde ıssız bir gece gibi ilerliyordu.
Tur programının dışında olan Cienfiagos şehri ayrı bir renkti. Her yerde olduğu gibi güzel sanat burada da bizlerin yoğun beğenisini kazandı. Devrim öncesi 23 uşağı olan bir ev şimdi sanatçılara hizmet veriyordu. Küba’da sanatçıya biçilen değeri anlamak konusunda küçük bir ayrıntı sadece. Kısa bir şehir turundan sonra güzel bir yemek molası verildi. Yemekler büyük beğeni kazanırken yemekten sonra gruptan birinin kaybolması biraz sorun yarattı. Beklemek gerginliğe yol açmış olsa da otobüs yola çıktığında her şey yoluna girmiş oldu.
Tütün üretimiyle ilgili bir depo ziyaret edildi. Puro tütünlerinin nasıl hazırlandığı ile ilgili bilgiler verildi. Küba denilince akla puro gelir. Fidel Castro “Puro Küba ekonomisi için yararlı ama benim sağlığım zararlı olduğu için bırakıyorum” derken Küba için puronun ne anlama geldiğini anlatıyor.
Güzel antik çağda kalan bir bölgede kayalara evrimleşmeyi anlatan resimlerle süslenmiş, bir doğa mucizesi bizleri karşıladı. Gerek antik çağda kalan evler, gerekse doğal manzara insan ruhunu inanılmaz duygulara sürüklüyordu. Öğle yemeğinden sonra bir yeraltı mağarası ziyareti sizleri başka dünyaların kapısını açıyordu. Sarkıtlar ve dikitler hayal gücünüzü yeni ufuklara sürüklüyordu. Akşama doğru çıktığımız seyir tepesinden görülen manzara bir tablo gibi sizleri içine alıyor. Doğanın bozulmayan dokusu içilen soğuk biraların yüreğinizi serinletirken, esen yelin yüzünüzde yarattığı rahatlamayla, Küba’nın özgür havasının sizleri bağrına bastığını hissedersiniz. Otobüs yola çıktığında tatlı bir yorgunluk göz kapaklarını ağırlaştırarak uykunun dayanılmaz hafifliğine davetiye çıkarır.
Küba sadece 1 Mayıs İşçi Bayramını kutlamak içinde olsa gidilmesi gereken bir ülke. Günler öncesi başlayan hazırlıklar tamamlandığında sabahın erken saatlerinde yolla çıkmak gerekir. Devrim Meydanına yürüyerek gidenleri bilmem. Bizler saat 04.00’te otelden kalkıp lobide ayaküstü sandviç ve meyve suyu atıştırıp saat 05.30 otobüsle yolla koyulduk. Çeşitli ülkelerden gelen misafirler için hazırlanan protokol alanında yerimizi aldığımızda hava henüz aydınlanmaya başlıyordu. İnsanların yüzünde gerçek anlamda bir bayram havası okunuyordu.
Protokol yerini aldığında Küba Devlet Başkanı Ricardo Alarcon alana toplananları selamlayıp protokoldeki yerine oturdu. Daha sonra işçi temsilcisi bir konuşma yaptı. Tezahürat ve  “VİVA KUBA” (Yaşasın Küba) sloganları çeşitli kişiler ve kurumlar anons edilerek kitlesel coşku giderek doruğa çıkıyordu. Sonra her meslek ve kuruluşlardan oluşan kortej 10 şeritli bir yol boyunca akmaya başladı. Gerçek anlamda sevinç ve coşku giderek doruğa çıkıyordu. Aktıkça akıyor sevinç nidaları Devrim Meydanın da tek yürek, tek ses ve tek yumruk olup gök kubbeye yükseliyordu. Renk, renk bayraklar ve posterler alanı bir renk cümbüşüne çevirirken, duygu seline kapılanlar sevinç gözyaşları yanaklarında birer çiğ tanesi gibi süzüldüğünü görmek saçlarımın diken, diken olmasına yetiyordu. İki saatten fazla süren 1 Milyon insanın Devrim Meydanından yürüyüşü böyleydi. İşte işçiler, işte bayram bu dedirtecek kadar coşkulu ve gerçekti. İnsan seline karışan duygu seli, tek kelime ile 1 Mayıs bayram sevincini göğün aynasından Dünyaya yansıtarak örnek olmaya yetiyordu. Gaz ve cop olmadan 1 Mayısın nasıl kutlandığı gördü insanlar. Ne yazık ki kendi ülkesinde böyle bir kutlamayı şimdilik sadece hayal ederek yetinmek zorundalar. Saat 10.30 1 Milyon insan Devrim Meydanını boşaltmış en küçük bir olumsuzluk yaşanmadı. Yüreğimiz zafer sarhoşluğu içindeydi.
Küba da kültürel gezilerin sonu gelmez. Resim sanatçılarının birbirinden güzel eserleri, her adım başı karşınıza çıkar. Barlar sokağında tarihi mekânlarda çeşitli kokteyllerden oluşan zengin ve farklı içki sunumlarını, kazıklanma korkusu yaşamadan tadabilirsiniz. Hareketli müzik ve dans eşliğinde güven içinde zaman geçirebilirsiniz. Çalıp söyleyen müzik gurupları CD satmak için masanıza gelir. Almasanız da küçük bir bahşiş vererek onları onure etmeniz yeterli. Gecenin her saati sokaklar güven içinde. Küba da silah  taşımak kesinlikle yasak. 9 gün boyunca hiçbir kavgaya ve tartışmaya tanık olmamak, başka nasıl açıklanır. Herkesin başkasının hakkına saygı duyduğu sosyal düzen sanırım bu olsa gerek. Eğlenceden söz edilince Troicana Şhow’dan söz etmeden olmaz. Dünyada üçüncü sırada yer alan gösteri, 1939’dan beri hizmet vermekte. Doğanın müzikle dansla buluştuğu bu mekân her biri diğerinden güzel danslarla cennetten bir köşe olarak karşınıza çıkar. Troipcana Şhow Küba’ya gidildiğinde mutlak görülmesi gereken yerlerden biri.
Küba da eğitime genel bütçeden % 10 ayrılan pay ayrılıyor. 5 Yaşında okula başlayan çocuklar 6 yılda ilkokulu tamamlar. 3 Yıl ortaokul devam eder ki bu zorunlu eğitim. Zorunlu eğitim tamamlandıktan sonra isteyen politeknik okullarında mesleki eğitim alır. Küçük yaşta yeteneklerine göre yapılan çalışma hedefi belirleme açısında seçim kolaylığı sağlıyor. 3 Yıl üniversiteye hazırlık süresi bizde ki lise gibi. Üniversite tercihleri konularına göre yedi seçenek sunuluyor. Özelikle istediği bir meslek için kurs alıp bu alanda yeteneklerini geliştirme olanakları sağlanıyor. Erkekler üniversiteden önce 1 yıl askerlik yapar, 2 yıla da çıkabilir. Tüm bu süreç parasız ve devlet desteklidir. Üniversite 5 yıl, bitirdiğinde iş bulmak gibi bir derdi yok. Eğitim sürecinde öğrenci tercih ettiği bir alanda çalışabilir. İşsizlik sadece  işi beğenmemekten kaynaklanan bir kavram. Küba sağlık konusunda bilindiği gibi dünyada önde gelen ülkelerdendir. Tıp alanında büyük gelişmelere imza atan bir ülke. Okur yazar oranının % 99,7 olduğunu söylediler. İnanç konusunda ise tam anlamıyla vicdan özgürlüğü söz hakim. Kimse kimsenin inancına karışmadığı gibi, devletin herhangi bir müdahalesi de söz konusu değil.
Küba sosyal adaletin hakim olduğu bir ülke. Bunu sokaktaki insanın yüzünden okuyabilirsiniz. Vitrinler renkli ve cafcaflı değil. Kimse kimseyle rekabet yarışına girmiyor. Birlikte üretmek ve tüketmek üzerine kurulan paylaşım kültürü adalet kavramını pekiştiriyor. Kimsenin zengin olmak gibi bir derdi yok. Sistem öyle bir olanakta tanımıyor. Böyle olunca eşitlik ve adalet duygusu içinde insanlar mutluğu yakalamış yaşamın tadını çıkartıyor. 50 yıldır ambargo ve ablukanın ağır koşulları altında olmasına rağmen onuruna etiket koymamış bir ülkedir. Her şeye rağmen küba sosyal çizgisinden ödün vermemiştir. Oysa ki kapitalizmin insan beynine taktığı bir kementle onu tüketici duruma düşürmüş ruhunu ve bedenini esir almıştır. Bir yarış atı gibi kazanmak, daha çok kazanmak adına başkalarını nasıl alt eder ve üste çıkarım mücadelesi var. Filanın varda benim niye yok deyip, kendini paralayarak ego duygusunu tatmin ederek ömrünü tükettiğinin farkında bile olmuyor. Çocuklar okula başladıkları gün kendini bir yarış pistinde buluyor. Çocukluğunu bile yaşamadan neleri kayıp ettiğinden farkında olmadan, egoist ve bencil bir birey olma çabasındalar. Paylaşım ve sosyal adalet duygusundan uzak, sadece bireysel çıkarlarını düşünen yalnızlaşmış bireyler olarak, sınıflara ayrılıp başkalaştığının farkında dahi değil. Küba da ise insanlar arasında adalet ve eşitlik duygusunun yaratığı sosyal devlet anlayışı tüm bu olumsuzlukların yoluna set çekmiş. Adalet, özgürlük ve eşitlik üçgeninde buluşturmuştur.
9 Günlük gezinin sonuna yaklaştığımızda herkesin yüreğine beklenen ayrılığın hüznü filizlenmeye başladı. Kısa bir süre içinde bizleri her yönüyle cezbeden Küba’dan ayrılırken buruk bir hüzün çöreklendi yüreğime. Yüreğinin yarısını Küba halkının arasında bırakıp Devrim Meydanında son hatıra fotoğrafı çekip otobüse bindik. Nazım Hikmet’in dizeleriyle vedalaşmayı tercih ettik.
 
“Hoşça kalın 
              dostlarım benim 
                             hoşça kalın! 
Sizi canımda 
      canımın içinde, 
           kavgamı kafamda götürüyorum. 
Hoşça kalın 
              dostlarım benim 
                             hoşça kalın... 
Resimlerdeki kuşlar gibi 
            dizilip üstüne kumsalın, 
                         mendil sallamayın bana. 
                                                        İstemez... 
Ben dostların gözünde kendimi 
                       boylu boyumca görüyorum...
A  dostlar 
      a  kavga dostu 
                   iş kardeşi 
                            a  yoldaşlar  a..!!. 
Tek hecesiz elveda..
Geceler sürecek kapımın sürgüsünü, 
pencerelerde yıllar örecek örgüsünü. 
Ve ben bir kavga şarkısı gibi haykıracağım 
                                     mapusane türküsünü.
Yine görüşürüz 
           dostlarım benim 
                          yine görüşürüz... 
Beraber güneşe güler, 
                 beraber dövüşürüz...
A  dostlar 
       a  kavga dostu 
                    iş kardeşi 
                              a  yoldaşlar  a..!!. 
                                       ELVEDA..!!.......” 
 
Havana Havalimanına döndük. Yüreğimizde yarına dair umutlar ve sevdalar hüzünle donattık. Kübalı dostlarımıza kalbimizin en güzel köşesinde bir yer ayıp vedalaştık. İçimde yankılanan bir sesin yankısı müzik dolu ritmiyle “VİVA KUBA” (Yaşasın Küba) armonisi yankılanıyordu.
 
RIZA PARLAK     MALATYA 12 / MAYIS / 2013 









 









Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56