Pazarcık’ta Sn Ali bozdağ ile röportaj yaparken, huzurda bulunanlardan, İngiliz binbaşı, Noel’ karşılayanlardan, Yakup Hamdi Paşanın kardeşi Şéxo Mehmet’in torunlarından Ahmet Bozdağ söz aldı.
Bakalım ne dedi:
‘’Bir Moğol müfrezesi Etmi/Etmaneki Aşireti’nin yaşadığı yaylaya gelmiş. Misafir edilmişler. İkram yapılmış. Ancak Müfreze Kumandanı ağadan gecelik kadın istemiş…’’ Şu bildik hikaye burada da karşımıza çıkıyor. ‘’Erkeler kadın elbisesi giyerek, gece askerleri öldürüyorlar. Moğol dehşetinden başlarına gelecekleri bildiklerinden, eli, ayağı tutan her aşiretli kaçmaya başlıyor. İhtiyarlar ise kalıyor. İhtiyarın biri, evdeki iki kuşu yanına alıyor. Birinin kanatlarını yoluyor, diğerini de sapasağlam bir şekilde, kalburun altına koyuyor. Derken bir zaman sonra kalabalık bir Moğol müfrezesi geliyor. Birbirlerinin dilinden anlamıyorlar. Kuş saklayan ihtiyar, kalburun altındaki iki kuşu çıkarıyor ve askerlere gösteriyor. Sonrada her iki kuşu birden salıveriyor. Kanatlı kuş kaçıyor. Kanadı yolunun kuş ise ortada kalıyor. Birbirinin dilini hiç anlamayan iki topluluk böylece gücü kuvveti olanların hepsinin kaçtığını, kolu kanadı olmayan yaşlıların ise kaldıklarını anlıyorlar…’’
Bu durumda Moğollardan kaçmışız. Bu da rivayet, ama belgeye dönüşmemiş bi rivayet.
Kimbilir belki de aşiret savaşta, savaşçılarını kaybetti. Aşiretin kalanı da genlerini ileri taşıma telaşı ile alel acele, panik içinde, yaşlılarını dahi geride bırakarak kaçıyorlar. Kaçış nedeni bu durumda çok ani, öyle olması gerekli
Ancak Moğollarla bir mücadele var.
Pazarcık ve havalisi ileri gelenimiz Sn Ali Bozdağ ‘’Moğollar. ’’ diyor. Ve ‘’Çok uzun bir aşiret tarihi bilgisine sahibim. Ailemizden bizlere intikal ettiğine göre Moğollarla aşiretimiz arasındaki çok ciddi bir olaydan sonra yurdumuzu terk etmiş ve dağılmışız’’ Diyor.
Başka birçok rivayet var. Ancak nereden çıkıp geldiğimizin belgesi yoktur. Bir gün gelecek, daha çok bilimden yararlanacağımız günler olacak. İşte o zaman, o aradığımız belgelere sahip olabileceğiz.
Kimine göre Xorasan’dan geldik.
Musi Hardi’den yola çıkarsak, Sinemilli aşiretlileri ile geliyor. Keban-Maden arası yaylalarda dolaşıyor. Neden, Sinemillilerle geliyor? Bilemiyoruz. Ancak Besni-Pazarcık tarafına da Aşiret yine Sinemillilerle gidiyor. Bu bağlılık nasıl bir raslantıdır.?
Destekleyici ek:
‘’ Asıl adı Sinan olan aşiretin kurucusu, Sinan’ın Kürt diliyle kısaltılmış olan(Sino) ile geliş yeri olduğu söylenen (Mil) adlı yer veya milan adlı kabileye ait olmayı belirtir. Doğusu Kürtçe grameri Sinemilli olmaktadır. Sinemillioğlu Sinemillilerin ortak dedesi konusunda Sinanın sonları 13.yüzyılın ortalarında İranın doğusunda ki Mehşed ve Kirmanşah (Horasandan kasıt bu olmalıdır. Ek> Kul Seyyid) arasında ki bölgede bir kaç arkadaşıyla beraber gelerek Harput bölgesinde bir tekke kurduğu söylenir. Doğrusu hiç bir tarihsel kaynak yoktur.
Sözlü kaynak olarak değeri vardır. Bu kısa belirlemenin ardında, Sinemillioğlunun kimi doğrudan gözlemlere dayalı şu bilgileri aktarmakta yarar görüyorum: Sinemilli önceleri Harput (Elağıza )bağlı Keban ilçesinin Piran köyüne yerleşmişler ve orada bir dergâh kurmuşlardır: Uzun süre o bölgede kaldıktan sonra başta Maraş olmak üzere Erzincan, Malatya, Sıvas ve Kayseri (Özellikle Sarız Ek>Kul Seyyid) köylerine dağılmışlardır. Halen Keban’da Sinan’ın mezarınında bulunduğu Piran köyü ile birlikte Birvan köyün halkı, orada kalmışlardır. Ancak Piran Kürtçe konuşmakta ve 300 yıl kadar önce sünnileşmiş bulunmaktadır…’’
Musi Hardi olayı gerçek ise Emi/Etmaneki Aşireti’ nin dağılmadan önceki yurdy Xorasan idi.
Biz Atmé Jor (Malatya kolu) ise farklı bir bilgiye sahibiz.Bazı yazılı kayıtlara;’’Fehmi Çıplak, ve Battal Gazi Çıplak ve Atma Ağalarının bir röportajda anlattıkları Irak’ın Kelhur Aşiretinden kopup Berez’e geldikleri ‘’ Gerçekten Yapılan araştırmada Kelhur/Gulhur diye Irak’ta bir aşiret var imiş.. Ama neyin nesi net bilinmiyor. Ancak Atalarımızdan bize gelen ‘’KELHUR’’ kelimesi/ad bir gün bizi bir yerlere götürürse hiç de şaşmayalım.
Berez’e gelmişlerse Berez Çukurca ve Diyarbakır’da var. Buralarda gelmiş olabilirler.
Bu rada da rivayet belge halini alıyor. Yakın dedelerimiz Kelhur Aşireti’nin Irak’ta var olduğunu bilmeden, ‘’Biz Kelhur’uz’’Diyorlardı. Ayrıca ‘’Berez’’ diye bir yerin varlığını bilmeden ‘’Berez’’e gelmişiz diyorlardı. ‘’Kelhur’’ ve ‘’Berez’’ gerçek çıktı . Öyle ise rivayet de belgeleşti. Araştırmanın devam etmesi gerekiyor.
KelhurAşiretine ile ilgili tarihsel yazıların çokluğu ilgi çekici. ‘’ 1524 yılında Safevi hükümdarı Şah İsmailin ölüm haberi üzerine Kelhur klanına mensup Zülfikar han safevilere karşı ayaklanıp bağdadı ele geçirmeyi başardı…’’
Ve yine yukarıdaki ‘’Kelhur kılanı’ alıntısı ve de Atalarımızdan ta bizlere kadar sözlü olarak ulaşan ‘’Biz Kelhuruz/Em Kelhurina saptaması ve ayrıca değerli İnsan Ağrı/Hamur’da yaşayan pısmamımız Fesih Cömertsoylu’nun Şikaki Aşireti ve Ağası simko ile ilgili anlatımlarını çok ciddiye aldığım için; aşiretimiz ile ilgili aşağıdaki geniş açıklamayı vereceğim.
1497 yılında ümit burnunun Vasco da Gama tarafından geçilmesi, diğer ulusların olduğu kadar kendi coğrafyalarında o zaman kadar makul bir yer edinmiş enerjik, çalışkan Kürt halkı içinde feci bir atrih olmuştur. Yaklaşık 250 yıl sürecek bir zorunlu iskânlar ve savaşlara neden olmuşluğunun yanı sıra kürt coğrafyasını iki temelde harap etmiştir. 1- Ortadoğu’nun Pers ve Osmanlı İmparatorlukları arsında bölünüp her iki devletin savaş hattının tam ortasında oluşu 2-Uluslararası ticaret yollarının ( Kürdistan’dan geçen ipek yolundan denizlere taşınması ) tarihin çehresini değiştirecek rota değişikliğinin Kürdistanı keskin bir ekonomik yalıtılmışlığa sürüklemesi.
Ne var ki Kürdistanda ki bu çöküşün nedeni salt ekonomik bir çöküntü değildi. Pers imparatorluğu, Türki göçlerin altüst oluşlarından yaklaşık 400 yıl sonra safevi adıyla tekrar dirilmişti. ( safevi hanedanlığının soyu ve kürtlerle olan etnik bağıntısı hakkında bir şeyler söylemek gerekir; Bu hanedanlığın reisi, kutsal adamı Şeyh Safî ed dîyn’in ataları hakkında yegane safevi öncesi – dolayısıyla en güvenilir kaynak – İbnî Bazzaz Erdebîlîli’nin Saffat el-safa adlı eseridir. Bazzaz Şeyhi daha küçükken yani 1325 yılında ziyaret etmişti ve kitabını 1357 de yani safevi işgalinden epey önce tamamlamıştı. Safeviler daha sonra ki nüshalarda epey değişiklik-tahrifat- yapmalarına rağmen orijinal nüshada Safî ed dîyn ve atalarının Kürt olduklarını açık seçik ifade edilmiştir. ( Kasrawî 1927) Bazzaza göre safî nin kürt atası Piroz Şah zêrîn 10 yy da büyük bir kürt klanıyla birlikte bugün kü modern suriyenin Sincar bölgesinden göç edip hazar denizinin güneybatısında ki erdebilin dağlık bölgelerine yerleşmişlerdi. Ayrıca Bosworth’un islam hanedanlarının soykütükleri hakkında yaptığı incelemeye şu cümleyle başlar “ Safeviler Türkçe konuşmalarına rağmen büyük ihtimalle kürttüler ( Bosworth 1967/172 )
Pers ve osmanlı imparatorlukları arasında, her iki imparatorluğun oluşumu sırasında alevi kürtler safevilere, sunnî kürtler ise Osmanlının tarafını tutmuşlardı. Ağırlıklı olarak hafif silahlanmış atik savaşçılardan oluşan safevilere karşı Osmanlılar ağır hareket eden top yükü taşıyan piyadelerden oluşmaktaydı. Haliyle Osmanlı ordusu pers ordusundan sayıca çok fazlaydı. Bu durumda Osmanlı ordusunun yolda giderken erzak tedarik etme zorunluluğu vardı. Osmanlı ordusu bu erzak tedarikini her iki ordunun savaş hattında kalan kürdistan dan sağlıyordu. Bunun üzerine safeviler “insanlardan arındırlmış “ bölhgler stratejisini uygulayarak güç dengesini sağlamaya çalışıyorlardı. Daha az sayıda olan İranlıların hızlı hafif süvari birilikleri bu insansızlaştırılmış bölgelerden geçerek hantal Osmanlı ordusuna ağır darbeler indiriyorlardı. Tam da safevilerin bu başarılı baskınları için Kürdistanın insanlardan arındırılması ( Osmanlıların lojistik desteğinin kesilmesi ) gerekiyordu.
1524 yılında Safevi hükümdarı Şah İsmailin ölüm haberi üzerine Kelhur klanına mensup Zülfikar han safevilere karşı ayaklanıp bağdadı ele geçirmeyi başardı. Safevilerin zorunlu iskanlarından muzdarip kürtler bu hakimiyet alanlarıyla birlikte Osmanlılara bağlandılar. Bu durmda Osmanlı padişahı kanuni sultan süleymanın ırakı 1533 yılında kendi topraklarına katıp 1927 yılın kadar eğemenliği altında tutmasına neden oldu.
Safeviler tarafından Horosana sürülen kürt klanları arasında yani güney kürdistanın deh pari bölgesindeki zendler arasından orta çağdaki eyyübi ve büheyvi devletleriyle kıyaslanabilecek kürtlerin son hanedanlığı doğdu ( 1750 ) Muhammed Kerim Xan tarafından kurulan bu hanedanlık 1794 yılına kadar Kerim Xan tarafından yönetildi. Kerim Xanın hayırseverliği, alçak gönüllüğü, yendiği düşmalarına karşı tavrı, siayasetteki nayifliği ve savaştaki kahramanlıkları selahaddiyn el ekradi ( Salahaddiyn ayubi ) kıyaslanırdı. Kerim Xan asla Kral kelimesini kullanmadı bunun yerine halkın vekili anlamına gelen “ Wakîl el-Ru’ya “ kelimesini kullandı. Ama halefleri Kerim Xanın bu meziyetlerinin çok uzağındaydılar. Zendlerin sonuncusu genç Ludfî Ali, irandaki Qaçar hanedanlığını kurucusu Muhammed Xan tarafından yenildi ve korkunç işkencelerle ölüdrüldü. ( 1797) Zendlerin en belirgin özellikleri savaşlarda askeri seferlere kadınlarıda dahil etmeleriydi. Kerim Xan’ın ilk gelini onunla birlikte Afganlara karşı omuz omuza çarpışmıştı. Bir başka belirgin özellikleride kendileri yarisani dinine mensup olmalarına rağmen diğer tüm dinlere saygı duymalarıydı. Danimarkalı gezgin ve arkeolog Niebuhr ( 1766 ) da uuzn bir kuşatma sonrası basrayı işgal eden zendlerin ardından basra girdiğinde şu notları kaydetmiştir. “ sinagoglar, kiliseler ve çeşitli müsülman mezheplerine ait hiçbir dinsel mekanın kutsallığına dokunmadılar” Zendlerin hanedanlık olarak ortadan kalmasından sonra zendler tekrardan sürgün edildikleri ve hanedanlık kurdukları horosanı terk ederek deh pariye, yani hemedan’ın güneyine geri dönerler.
etmaneki aşiretinin horosan kökenli oldukları söyleminin temelin de bu tarihsel gerçeklik vardır.
etmanekî ismi nereden gelir? Etmanekî aşireti hangi konfederasyona bağlıdırlar?
Mehrdat izady nin katdettiğine göre Şikakan ( Büyük Simko Ağanın aşireti ) konfedarasyonuna bağlı “Otamanî” adında bir aşiret vardır. Bu aşiretin yerleşim alanları, tamda horosan ve hemedan yerleşimlerine uygun bir şekilde; Urmiye gölünün Kuzey batısı ile Van gölü arasında kalan Dustan ve Qotur bölgeleridir.
Otamanî kelimesi büyük bir ihtimalle arap alfabesinin peltek “s” sinin latin traskriptasyonu olan “th” diftongunun yazım şeklidir. Yani “Othmanî” bu kelime “Osman” şeklinde teklaffuz edilir ( “S “ harfi peltek okunur. Yani dil alt ve üst dişler arasına sıkıştırılıp patalal bir ses çıkarılır )
“h” sessizi dilbiliminde yarım sesli kabul ediliri ( Arap alfabesinde “a” diye okunur) ve bu ses düşmeye en yakın sestir. Günümüz Kürtçesinde; Hesan/ asan ( Kolay ) Histerik / İstêrik ( Yıldız ), Harê /arê ( evet ) vb kelimelerde de bu durum söz konusuudr.
“h” sesinin latin transkriptasyonun dan düşmesinden sonra kelime “ Otamanî” diye kayd edilmiş olmalı.
BU bilgiler ışığında “ Etmanî” kelimesinin “Osmanî “ kelimesinden evrildiği sonucu çıkabilir. “Osman” büyük ihtimall aşiretin en etkin en lideri olmalı ( BU konu tartışmaya / araştırılmaya değerdir. )
Sanksritçe de “atman” kelimesi “ bireysel ruh” anlamına gelir ( Brahman ; evrenin ruhu ) yukarıda söylenildiği üzere horosan kürtleri yarisan inancına mensuptular ve yarisaniler de reankarne olan bir lider ruhu vardır. Bu ruh kendini tamamlamak için bedenden bedene geçen bireysen bir ruhtur. Bu nokta araştırmaya değer bir noktadır. ( Yarîsanîlik ve Alevilik )
Kaynakça: Niebuhr, CARSTEN Kurdes 2. Cild ( Kopenhag 1766 )
Fraser, J Blaillie, travels in kurdistan and mezopotamia ( Londra 1840 )
İbni RAzzaz ardabili, Safwat al safa, Yayına hazırlayan Ahmed Kasravî ( Tahran 1927)
C.E Bosworth , The islamic Dynasties ( Edinburg; Edinburg University press 1967 )
Safaristan, Arshak, kurds on kurdistan ( Londra 1948 )
Mehrdat İzady kurds ( 172 )
D. N. MAcKENZIE Sanskrit DICTIONARY Oxford is a trade mark of Oxford University Press (1971 )
Perry,John Karim Khan Zand ( Şİkago, Chicago university press 1979 )’’
…..NOT: 1-: Yukarıdaki alıntı, çok değerli bir dostumun olup. Ad belirtmesi istememektedir. Ancak kaynakları mevcut olduğundan buraya, buna rağmen alıyorum.
NOT: 2- NOT: Yukarıdaki alıntıda anılan 1514, 1524, 1533, ve 1700’lü yıllarda aşiretlimiz Xorasanda değildi. Şu an yerleşik oldukları yerlerde idiler. Bu tarihlerdeki en uzak tarihe yakın zamanların yazılı belgeleri yavaş yavaş beliriyor. Bundan da bizim aşiretin erken döndüğü çıkıyor.Belki de Etmi/Etmaneki Aşireti 1472 deki Xorasan yolculuğuna hiç katılmadı. Ya da bir bölümü katıldı.
Öncelik ile bu bilgileri yazıya döküp bizler ile paylaşma imkanı sağladığınız için çok teşekkürlerimi sunarım gerçekten araştırılması gereken çok konu var yazdıklarınız hakkında heleki bir nokta varki çok çok önem arz etmektedir Ruh konusu Ruh öz de tektir birdir ve Yaradanımız o Ruhtan üflemesi ile evrende hayata olanak sağlamıştır kısaca bunu belirtmek istedim ilerleyen zamanlarda bazı bilgiler paylaşmak isterim konuyu araştırark okumaktayım bazı kısımları araştırma ve daha çok bilgi sahibi olma gereği duyduğumdan ağır ağır okumaktayım.