Arguvan, Eymir, Kızık, Kömürlük, Bırik’te Toprak Tutkusu
Arguvan ilçesine bağlı Atma köyündeki Atmalılar ilköğretim Okulu’nun ve Yoncalı baraj baskısından mağdur olan Bırik köylülerinin sorunlarını yerinde görüp inceleyerek yazmaktı amacım. Amacım hâlâ aynı da olay ve durum sıralamasında değişiklik oldu. Baştan başlayacağıma sondan başlamak zorunda kalmıştım.
Hiçbirimizin aklına gelmeyen bir şey olmuştu. Sözde baraj şantiyesinde avcıların vurarak felç ettiği bir kangal köpeğiyle karşılaşmıştık. Hayvancağızın hali öyle kötüydü ki su içmeye; hatta inlemeye bile gücü kalmamıştı. Acilen, acılarının dindirilmesi gerekiyordu. O nedenle ilk iki yazımı, hasta kangala yardım çağrısına ayırmıştım.
Toprak; üzerindeki insan, hayvan, bitki ve yapılarla vatanlaşır. Arguvan- Atma yöresinde tehlikede olan, çaresiz kalan yalnızca insan değil. Toprak, bitkiler, hayvanlar, sular; hepsi tehlikeyle karşı karşıya.
Artık, Malatya’dan çıkışımızdan başlayarak Arguvan- Atma’ya gidişimizi anlatmaya başlayabilirim.
Atmalılar Derneği Başkanı Mehmet Ali Başıbüyük; Atmalıların sorunlarını yerinde görmemiz için İnsan Hakları Derneği Malatya Şube Başkanı Avukat Murat Oral ve beni Atma’ya davet etti. Haziran ayının son haftası, şafakla yola koyuluyoruz. Aracı, Mehmet Ali Bey, kullanıyor.
Kayısılara ben düşmüş. Yazıhan- Arguvan yol ayrımına kadar kayısı ağaçlarının gölgesinde yol alıyoruz. Tohma’yı, Kuruçay’ı geçiyoruz. Çevredeki tarlalar ya sapsarı hozan ya da kapkara herk. Arguvan’ın içerisinden geçiyoruz. Eymir ve Kızık köyleri, yemyeşil. Öyle ki insanın, hemen araçtan inip güzel Eymir’e, Kızık’a yerleşesi geliyor. Hava, Arguvan’dan yukarılara çıktıkça daha temiz daha serin. Zaten Murat Oral da yol boyunca; Eymir, Kızık, Kömürlük ve Bırik yöresinde küçük de olsa bir yerinin olmasını, yazları gelip burada kalmayı çok istediğini söylüyor. Mehmet Ali Başıbüyük, buralarda toprak satmazlar, deyince sanırım üzülüyor Murat Bey...
KUŞLAR DA TERK ADECEK BİZİ
Kömürlük’teki Atmalılar İlköğretim Okulu’na dönüşte uğramak üzere ilerliyoruz. Köyden kuzeye ilerlerken hemen köyün çıkışında, müthiş bir güzellikle araçtan kendimizi dışarı atıyoruz. Yolun sağındaki toprak damın yanında ağaçtan bir telefon direği… Direğin tepesinde, kentte göremediğimiz güzellikte bir aile…
Anne leylek; uzun, kırmızı gagasıyla yavrularını besliyor. Baba leylek, yuvaya çöp taşıyor. İş bölümü tahminim, bize öğretilen... Fotoğraf ve videoları sonradan defalarca izlediğimde görebildim tüm ayrıntıları, müthiş güzellikleri. Çekim yaparken sabah güneşi gözlerime dolmuştu.
Direğin tepesinde, yarım şahra sap, püsürük var. Bunların üstünde çalı çırpı… Onların üzerinde de Anadolu insanının kutsal saydığı leylek ailesi… Leyleklerin yuvasından yararlanan serçeler, çığlık çığlığa girip çıkıyorlar saplara yaptıkları yuvalarına. Kuşların bile endişesiz yaşayabilecekleri yuvaları varken, baraj suları altında kalma tedirginliğiyle göçe zorlanan insanlarımıza bunları reva görenlere ne demeli?
İĞDE ÇİÇEĞİNDEN ARGUVAN’DA DİLEK DİLENİR
İĞDE ÇİÇEĞİNDEN ARGUVAN’DA DİLEK DİLENİR
Dağlar artık çıplak değil. Her yan meşelerle kaplı. Malatya’da iğde çiçekleri savmışken buralarda yeni açmış. Yolun kıyısında taştan örülmüş basık bir yapının yanında duruyoruz. Harika bir kokuyla mest oluyoruz. İğde çiçekleri, Malatya’ya göre serin olan Atma’da yeni açmış. Bu taş yapı da eskiden Atmalıların kooperatif binasıymış. Başka söz bulamadığım için bina diyorum; ama kom gibi bir şey aslında.
ISSIZLIĞIN ORTASINDAKİ KİMSESİZ BIRİK
Dağlara yaslanmış, meşelere yoldaş olmuş Bırik (Yoncalı) mezrasındayız. Terk edilmiş bir köyü andırıyor, diyeceğim; ama gerçekten terk edilmiş bir yer. Bu tenhalıkta köyün orta yerinde, yüksekçe bir kaidenin üzerinde tek başına, adeta şaşkın duran bir Atatürk büstü dikkat çekiyor.
Bu baraj masalından önce 150 haneliymiş Bırik. Şimdi sadece nüfusları köydeymiş. Köylüler, köyden ayrılmak zorunda kalmışlar. Taş binaların çoğu, peye (yıkıntı) dönmüş; yarım duvarları duruyor. On iki hane kalmış burada, yüz elli haneden.
SÜTLERİ, SUDAN UCUZA YAĞMALANIYOR
Bırik, meşelerle kaplı dağın eteğine kurulmuş. Köyün alt tarafında birisi, tırpanla ot biçiyor. Kışın kuru otla beslenen hayvanların diğer mevsimlerde ot bayramı yaptıkları kesin. Köylülerin göçüyle hayvanları da azalmış. Bu kadar doğal beslenen hayvanların kaliteli sütlerinin şehirdekinin dörtte bir ederine alındığını, üstelik paralarının da ödenmediğini öğreniyoruz.
Brik (Yoncalı) Muhtarı Mehmet Ali Teker, kardeşleri ve muhtarın annesi Satı abla; güler yüzle, saygıyla karşılıyorlar konuklarını. İki katlı, taştan, tarihi bir konakta kahvaltı sofrasındayız. Kaymakların, peynirlerin, yumurtaların gerçek tadında olduğu güzel bir kahvaltı sofrasındayız.
TARİHİ KONAĞIN İŞLEMELİ TAŞLARI
Konak, geçmiş asırlara götürüyor insanı. Geniş çaplı direklerin kullanıldığı bölüm, iki mağdan oluşuyor. Tavan direklerinin arasından görünen ahşaplar, süslü dizilmiş. Ocağın alınlık kısmında tüm bir taş, oyma motifleriyle dikkat çekiyor. Çok eski, sağlam, estetik kavramının olabildiğince yansıtıldığı, şahnişinli bir konak bu.
Bu tarih tanığı emektar konak, tarlalar, meyve bahçeleri, meşeler, mantarlar, çiçekler doğal yaşamın hayvanları, yaslandıkları dağlar; su altında kalacak. Yoncalı barajı yapılırsa, sözüm ona yapılırsa, birilerinin tarlaları sulanacak. Peki, bu insanların suçu ne? 36 altı yıldır diken üstünde oturmak zorunda bırakılmışlar. Size şu yörede evler yaptık. Yolunuzu, suyunuzu, elektriğinizi, kanalizasyonunuzu hazırladık. Sizi, hazırladığımız bu yerleşim alanına davet ediyoruz diyen mi var?
1975’ten beri, Yoncalı barajını yapacağız, deniyor. O tarihlerde tespit edilen evlerin dışında ev yaparsanız, istimlâk bedeli alamıyorsunuz. Emeklerinizin su altında kalmasını göze alabiliyorsanız yapın. Meyve bahçeleriniz su altında kalacak. Bu ihtimalle ağaç dikmeyi göze alabiliyorsanız dikin.
Not: Yazı dizisi sürecek. Bir sonraki yazı: “Bin kök ağacı, kimler kuruttu?
Sultan KILIÇ




